Haber

Hatay’da Üç Günde Neler Yaşadım? “Baraj Patladı” Yalanının Söylendiği Gece Ne Oldu?

atatürk ‘Bu benim kişisel meselem’ Dediği Hatay artık tam bir harabeye dönmüştür. Depremden sonra Hatay’da üç gün geçirdim. ‘Baraj patladı’ yalanıyla olay yerindeydim, ‘ölüm riskine rağmen’ binalara girerek tuvalet ihtiyacını karşılamak isteyenlerin girilemeyen binalara girerek gördük, girmeye çalıştım. kurtarma çabalarına elimden geldiğince yardımcı olmak…

Üç gün geçirdiğim Hatay’dan dilim dönünce anlatacaklarım bunlar ?

6 Şubat’ta biz yataklarımızda uyurken Kahramanmaraş’ta yaşanan deprem nedeniyle bir çoğumuz telefon bildirimleriyle uyandık.

Sabah 04:17’de 7,7 büyüklüğünde deprem; Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay’da büyük tahribata neden oldu. Ölü ve yaralı sayısı her dakika artıyor ama ben bu içeriğe hazırken son durum; Depremde 31 bin 643 kişi hayatını kaybetti.

O büyük şokun ardından acı haberler arka arkaya gelirken çantamı topladım ve en çok kayıp verilen illerden biri olan Hatay’a doğru yola çıktım.

İptal edilen ve ertelenen uçuşların ardından geç de olsa sonunda Adana’ya vardım. Oradan da kara yoluyla Hatay’a gittim. Hatay sınırına yaklaştığınız anda ambulans sesleri karşılıyor sizi. Ambulanslar acı, insanın içini yakan sesleriyle etrafı sarar. Beyin sarsıntısı durumunda, biraz da olsa bir ambulans yeterlidir. Yani biri enkazdan çıkarıldı ya da çıkarılacak, onu alıp hastaneye götürüyor ya da alacak.

Herkes gibi ben de haykırdım, haykırmaya devam ediyorum: Tuvalet sorunu çözülmezse salgın felaket çıkar!

Üç gündür Hatay merkezdeydim. Toplam portatif tuvalet sayısı sadece ikiydi! İkincisi döneceğim gün kuruldu. (Konya – Karatay Belediyesi gönderdi.) O da yoğunluğa dayanamamış, kurulduktan kısa bir süre sonra önce tıkanmış, sonra patlamış ve tüm pisliğini sokağa dökmeye başlamış.

Tuvalet, hayattaki temel ihtiyaçlarımızdan biridir. İnsanlar bunu ortadan kaldırmak için ölülerle bile ilgilenirler.

Evet, abartmıyorum. Nasıl? İnsanların kullanabileceği tuvalet olmadığı için depremde hasar gören ancak ‘tamamen’ yıkılmayan okulların binalarına giren insanlar tuvaletlerini kullanmak zorunda kalıyor ve adeta ölüme meydan okuyor.

Şimdi onlar da o kadar kötü kokuyor ki, birinin yanından geçerken midesi bulanarak çıkan biri, ‘Abi sen girmeyi düşünüyorsan veya başkası girecekse söyle girmesin, pisliğe batarsın’ dedi. dizlerine kadar! Haydi, buranın kokusunu bir düşünün!

“Hatay’da baraj patladı, herkes kaçıyor, ortalık karıştı” tweetleri sonrası yapılan açıklamaları, yalanlamaları hepiniz görmüşsünüzdür. Peki nerede oldu, nasıl oldu, sonrasında ne oldu, hiç duydunuz mu? Satınalma detayları:

Gece 00:40 civarıydı. Şoförün dışında ‘kırmızı’ bir otomobilin 3 camında oturan yeşil ‘gönüllü’ yelekli kişiler, meydana doğru yürürken tekrar tekrar ‘Baraj patladı, sular geliyor, kaçın’ diye bağırdı. ‘Müze’, Atatürk Caddesi üzerinde yer almaktadır. Yaşananların şokunu yaşayan depremzedeler, Hatay’da baraj olmadığını unutarak canlarını kurtarmak için bulundukları yerden kaçmaya başladı.

Kısa bir süre sonra araya giren güvenlik güçleri ihbarın asılsız olduğunu ve herkesin sakin bir şekilde çadırına dönmesi gerektiğini duyurdu.

Çok kısa bir süre sonra 2 el silah sesi duyuldu ve kısa bir süre sonra da 9 el silah sesi ve bağırışlar duyuldu. Ve gerçek ortaya çıktı: ‘Baraj patladı’ orada bir grup ‘yabancı uyruklu’ tarafından uyduruldu ve halk panik içinde kaçarken çadırlardaki eşyaları çalmak istediler. Geri dönen depremzedeler, eşyalarını çalanları görünce durumu güvenlik güçlerine bildirdiler ve onları yakalamaya çalışırken havaya 11 el ateş ettiler.

Sosyal medyada büyük tartışma ve arbedelere yol açan ‘baraj patlaması’ saçmalığının olduğu gecede böyle oldu.

“Yağmacılar var mı? Gerçekten insanlar canlarıyla uğraşırken birileri ‘maddi’ şeylerin peşinden gidebilir mi?” gibi sorularınız varsa hemen cevaplayalım: Evet o kadar çok ganimet var ki sadece marketler, spor mağazaları değil. , beyaz eşya mağazaları, kuyumcular, hatta yerli olanlar. iç giyim mağazaları!

O yörenin insanlarını bilmeyenler için küçük bir hatırlatma yapayım; O yöredeki insanlar parayı ‘genellikle’ bankada tutmazlar, evde ya yastığın altına saklarlar ya da mahalle kuyumcusuna teslim ederler. Bunu o bölgede herkes çok iyi biliyor. İnsanlar depremin ardından yıkılan binaların çevresinde sevdiklerinin hayatıyla uğraşırken, bir grup ‘insan’ bu enkazlardaki paraları ve hasar gören dükkanlardaki eşyaları yağmalamakla meşguldü. Ne gördüm? yağmalanmış marketler, spor mağazası, kuyumcu, iç giyim ve beyaz eşya mağazası, butik… Aklıma gelenler bunlar. Özet; ‘Tamamen’ yıkılmamış bir binanın altındaki dükkanların neredeyse tamamı yağmalandı!

4-5 saat kadar depremzede ile oturup gecenin soğuğunda sohbet ettik. Adı Mehmet, 33 yaşında. Mehmet’in de 10 yaşında bir kızı var. İlk depremde oturdukları bina çöktü. Mehmet, deprem başlar başlamaz ani hareketlerle önce kızına sarılır, ardından eşini elinden tutarak binadan dışarı çıkarır. Ve çıkarıyorum derken evi 1. katta merdivenler çöktüğü için önce kucağında kızıyla 1. katın penceresinden aşağı atılıyor, sonra da eşi içeri atlıyor… Gözyaşlarını tutabilirsen Mehmet’in anlattıkları şöyle:

‘Abi ben uyuyordum, birden bir ‘güm’ sesi geldi, yataktan fırladım, depremi hemen anladım. Önce eşimi ayağa kalkması için dürttüm, o kalkarken hızla gidip kızımı battaniyesine sardım, sonra eşimin elini tutup kapıya yöneldim. Kapıyı açtım ama çıkamadık çünkü merdivenler çökmüştü. 1. kattayız abi hemen camı açtım Allaha sığındım kızımı kucağıma alıp aşağı atladım ayak bileğimi burktum ama o an farketmedim bile. Atladıktan sonra eşime zıpla dedim, zıpladı ve ağladı. O gece mübarek yağmur çılgınca yağıyor. Hızla bir otobüs durağına gittik. Çıplak ayakla bir şey yok, saatlerce o durakta kaldık. Sonra zaman geçti, hemen başka şehirdeki akrabamı aradım, gelip kızımı ve eşimi aldı. Burada babam ve erkek kardeşimle birlikte teyzemden haber almaya çalışıyorum. Abi bak ben seninle konuşurken eşim bir açıklama yaptı: ‘Uyuyamıyorum, çok korkuyorum, üzerime duvarlar yıkılacak gibi, keşke seni bırakmasaydım. Lütfen yakında gel.’ Şimdi ne yapmalıyım… Hatay’a henüz dönemedik. Nereye gideceğiz, ne yapacağız, nasıl yapacağız, akrabalarımızla ne kadar kalacağız. Eşyalarımız gitti, evimiz gitti, iş yerim gitti, hatıralar gitti…’

Anlatacağım o kadar çok şey var ki, o kadar çok hikaye var ki… Soğuk hava, çocukların hali, evladını kaybeden insanların, eşlerinin, anne babalarının, depremzedelerden 1000 TL almaya çalışan otobüs firmalarının ruh halleri. şehri terk etmek istiyorum… Çektiğim ‘çok acı’ görüntülerle sizleri baş başa bırakıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

-
Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort